1 Ekim 2014 Çarşamba

SÜRPRİZ

Ligler başlayalı az bir süre oldu. Kimi takımlar hala adapte olma aşamasında. Daha şablonlar, kadrolar, düzenler şekillenmemiş durumda. Yazın yapılan fiziki yükleme daha umut edilen sonuçları da doğurmamış. Transferlerin uyum sorunu zaten tüm teknik direktörlerin diline pelesenk oldu. Özellikle üst sıraları hedefleyen takımların bu hali büyük liglerdeki pek çok "underdog" takım için önemli bir fırsat arz etti. Bu takımlar sezonun ilk haftalarında liglerinde oluşan kaosu avantaja çevirip yarışta rüzgarı şimdiden arkasına almayı başardı. Şimdi bu sürpriz yumurtalara bir göz atalım.

Southampton:



















Adam Lallana...Dejan Lovren...Rickie Lambert...Luke Shaw...Calum Chambers...Yetmezmiş gibi bir de geçen sezon bu flaş takıma olağanüstü "possesion" futbolu oynatan teknik direktör Mauricio Pocchettino takımdan ayrılmış. Yerine teknik direktörlük kariyerinde 3 Eredivisie ( Ajax (2), PSV ) ve bir de Copa Del Rey ( Valencia ) gibi en yenisi 2007'de gelmiş 4 ahım şahım olmayan kupası olan Hollanda'lı efsane savunmacı Ronald Koeman getirilmiş. Ve ortaya aradan geçen 6 Premier Lig haftasının son beşinde yenilmeyen, 13 puanlı ve ligin en az gol yiyen takımı Southampton çıkmış.Doğma büyüme Güney Hampshire'lı olsanız bile böylesine pozitif bir sezon başlangıcı düşünemezdiniz. Graziano Pelle de Dusan Tadiç de şüphelerin aksine Hollanda'daki performanslarını Ada'ya taşımış gibi duruyor. Ryan Bertrand ve Nathaniel Clyne geçen seneki Baines - Coleman ikilisine nazire yaparcasına etkili ve direkt oynuyor. Morgan Schneiderlin ise transfer döneminin stresi ve üzüntüsünü üzerinden tamamen atmış gibi görünüyor. Sakatlığı futbolseverleri ( özellikle Dünya Kupası arifesindeki İngiltere'yi ) yıkan kanat forvet ilahı Jay Rodriguez ve orta saha sansasyonu James Ward-Prowse da sakatlıktan dönmeye yakınlar. Everton, Tottenham, Liverpool ve Manchester United'ın iyi durumda olmadığı bu dönemeçte Avrupa'ya gitme ihtimalleri azımsanmayacak kadar fazla.

SC Paderborn 07:















Bundesliga'nın açık ara en kötü kadrosuna sahipler. Kadro değerleri Türkiye'de sadece 3 takımın ( Gaziantepspor, Balıkesirspor, Mersin İdman Yurdu ) üstünde. Bu koşullara rağmen (şimdilik) 4. hafta sonunda lider Bayern'in ardında ikinci durumdaydılar. Son iki alınan Bayern ve M'Gladbach yenilgileri gayet normal bir şekilde Paderborn'u orta sıralara itmiş olsa da özellikle ikinci haftadaki Hamburg'u deplasmanda 3-0 yenmeleri inanılmaz bir olay. Elias Kachunga ve Moritz Stoppelkamp'a hücumda fazlasıyla bağımlı olsalar da henüz ikinci profesyonel menajerliğinin 3. yılında olan Andre Breitenreiter'in öğrencileri bu mücadelelerini ve savunma azimlerini sürdürürlerse kümede kalmaları hayal olmaktan çıkar.

Valencia :



















Üç sayısı Valencia'nın ruhuna işlemiştir. İspanya'nın Madrid ve Barcelona'nın ardından en büyük üçüncü şehri olan Valencia'nın futbol takımı da La Liga tarihinin bu iki şehrin en büyük takımlarının ardından en başarılı takımıdır. Ancak 2009-2012 yılları arasında ard arda 3 kez üçüncü olan takım iflasın eşiğine gelir ve en değerli oyuncularını elinden çıkarmak zorunda kalır. Bu son iki yıllık süre zarfında beşinci ve sekizinci olurlar. Ancak Mayıs 2014'te işler değişecektir. Singapur'un en zengin 9. adamı Peter Lim takımı satın alır ve teknik direktörlüğe Rio Ave'den Nuno Santo'yu getirerek yenileme çalışmalarını başlatır. Ekonomik açıdan takımın çok başını ağrıtan bol maaşlı oyuncularla ve büyük kulüplerin iyi tekliflerle geldiği oyuncularla yollar ayrılır. Ortaya çıkan bütçe, hem gelir gelmez etki yapabilecek hem de gelecekte yatırım olarak kullanılabilecek oyunculara kullanılır. Şu ana kadar Real Sociedad ve Sevilla deplasmanlarında alınan beraberlikler haricinde tüm maçlarını kazanan ve ligin hem en az gol yiyen hem de en çok gol atan üç takımından biri olan takımın temelleri böylece atılmış olur. "Yarasalar"ın bu sene Paco Alcacer ve Rodrigo'dan oluşan forvet hattını gerçekten inanılmaz. Orta sahada ise bu ligin en değeri bilinmeyen orta sahalarından Dani Parejo ve Benfica'dan transfer Andre Gomes de hemen kemik bir ikili oluşturdular. Geçtiğimiz senelerde Senderos - Ricardo Costa'nın oynadığı savunmada şu an Dünya Kupası apoletli Shkodran Mustafi ve Porto'lu cengaver savunmacı Nico Otamendi var. Her açıdan gelişen ve değişen Valencia; bakalım 2000'lerin başındaki 2 lig şampiyonluğu alan, Şampiyonlar Ligi'nde tepeye oynayan Rafa Benitez'in ekibinin başarılarına erişebilecek mi ? Hep beraber keyifle izleyip, göreceğiz.

Sampdoria :
















İlk ve tek şampiyonluğunu hala 2 puanlı formatın devam ettiği 90/91 sezonunda alan, ertesi sene de ismi Şampiyonlar Ligi olmadan önceki son Şampiyon Kulüpler Kupası finalinde Barcelona'ya uzatma dakikalarında yediği golle 1-0 kaybeden efsane Sampdoria'yı anımsamakta fayda var. Tabi, ileri hattınızda İtalya futbolunun iki efsanesi Gianluca Vialli ve Roberto Mancini olunca işler biraz daha kolaylaşıyor. Konuyu özellikle Mancini'ye getirmemim bir sebebi var. İtalyan hocanın geçtiğimiz sezon Galatasaray'ın başındayken çok isteyip alamadığı, ikon olduğu takımın yeni yıldızı bir oyuncu vardı: Manolo Gabbiadini. İşte o Gabbiadini nerdeyse tek başına yenilgisiz 5 hafta sonunda geçtiğimiz sezonun on ikincisi Sampdoria'yı dördüncülüğe taşıdı. İnter efsanesi Sinisa Mihajlovic onu santrfordan alıp daha da serbest bir role büründürerek sağ kanada yakın oynatmaya başladı ve sahaya doğru yayılarak az atıp çok alan bir takım düzeni ortaya çıktı. Fikstürlerinin de yardımı olduğu doğru ancak oynadıkları futbolu azımsamak büyük hata olur. Sezonu ilk 8'de bitirmeleri şaşırtıcı olmaz.

Akhisar Belediye Gençlik ve Gekas Spor:















Öncelikle ligimizin en çok konuşulan futbolcusunun Avrupa'da tutunamamış 34 yaşında bir forvet olması marka değerimizi çok iyi gözler önüne sermekte diye düşünüyorum. Ama üç senedir yaptıklarıyla gerçekten ligin "bug"ını bulmuş gibi gözüküyor Teofanis Gekas. Ancak, Torku Konyaspor'da da 23 maç 13 gol gibi çok iyi rakamlar tutturmuş olsa da onun yeri gerçekten Akhisar. Bu takımın rakipleri tarafından ciddiye alınmayan ama çıkıp onlara kabus üstüne kabus yaratan karakterinin dışa vurumu sanki Yunan forvet. Tabi bu sene oynanan 4 maç sonunda istatistik kağıdında adının karşısında gördüğümüz 6 golün mantıklı bir açıklaması pek yok. Oyun zekası ve bitiricilik gibi ideal hücumcuların en "fundamental" iki özelliğine gani gani sahip olması bile izah etmeye yetmiyor. Yalnız Gekas güzellemeleri bir yana Akhisar'ın şu an geldiği konumda Trabzon'dan tabiri caizse kovulan güzel insan ve şahane hoca Mustafa Reşit Akçay'ın ve Merzifon'lu Pirlo Bilal Kısa'nın da çok büyük payı var. Ama takımınız ligin en çok gol atanıysa ve bunların %75'ini tek bir adam attıysa övgülerin merkezi doğal olarak o olur, olmalıdır. Büyük takımlarımızın bu kadar dengesiz ve düzensiz gittiği, şartların şampiyonun Anadolu'dan çıkmasına o Bursa sezonundan bile elverişli olduğu bu sezonda ister istemez "Neden olmasın ?" diyorum ama dört haftadan bunu anlamak imkansız ve yanlış olur tabi. Şimdilik başarılarının devamını diliyoruz.

7 Eylül 2014 Pazar

TRANSFER DÖNEMİ

Transfer dönemi sonunda kapandı ve artık gereksiz dedikodular geride kaldı. Geriye üzerine konuşulacak hamleler, oynanan maçlar ve kurulan kadrolar kaldı. Genel olarak inanılmaz büyük hamlelerin (bkz. Ronaldo ve Kaka'nın Real Madrid'e gittiği 2009 yılı) yapılmadığı 2014 yazı aslında çok farklı bir transfer dönemi oldu. Büyük takımların eksiklerini kapatmak yerine ihtiyaç olmayan oyuncuları transfer ettiği, takımlarında çok iyi performans sergilemiş oyuncuların bu nedenle ( ve mali sebeplerle) ayrılmak zorunda kaldığı bir 3 ay geçirdik. Sonuçta karşımıza oldukça iyi ve baya kötü yönetilmiş transfer dönemleri çıktı.














Oldukça İyi'giller:


















Chelsea : David Luiz'i 50 milyon euro karşılığında herhangi bir takıma yollamak bile başlı başına bir transfer başarısıdır zaten. Ancak o parayı Cesc Fabregas, Diego Costa, Filipe Luis, Loic Remy gibi isimleri almak için kullanabilirseniz alkışı hak etmiş olursunuz. Üstüne üstlük Thibaut Courtois da kiradan döndü ve şu an dünyanın en iyi 5 kalecisinden ikisine sahipler. Bu kadro zenginliği sadece kaleye mahsus değil tabiki. Forvette Costa, Remy ve Drogba üçlüsü oldukça korkutucu. Forvetin arkasındaki üçlüde ise Hazard, Oscar, Schürrle, Willian, Salah forma mücadelesi veriyor. Gizli kahraman Matiç ve yeni beyin Fabregas'ı ise Ramires,Obi Mikel yedekleyecek. Belki bir de üst düzey stoper alınsa takım Voltran'a dönüşebilirdi ama yine de 2014/2015 transfer döneminin galiplerinden biri tartışmasız Chelsea.

Courtois, Costa ve Filipe Luis demişken ;




















Atletico Madrid : Elimizde İspanya gibi iki süper güç dışındaki takımların şampiyon olmasının imkansız gözüktüğü bir sezonda şampiyon olmuş bir takım var. Ve bu takım karakterini en iyi yansıtan golcüsünü, onlarca maç takımı kurtaran dünyanın en iyi 2. kalecisini ve sol kanadının hücumunu işleten tek oyuncusunu ( Arda Turan güzellemeleriniz varsa yorumlara bekleriz. ) kaybetmiş. Ve yine aynı takım transfer döneminden DAHA DA GÜÇLENEREK çıkmış. Simeone ve ekibinde emeği geçen herkesi tebrik etmek lazım. Mandzukic - Griezmann ikilisi Villa - Costa'ya göre çok daha dikine, hızlı ve versatil oynayabilir. Üstelik daha Alessio Cerci takıma milli takım arasından sonra katılacak. Ayrılan sol bekin yerine iki harika oyuncu ( Siqueira ve Ansaldi ), ayrılan kalecinin yerine de iki harika kaleci ( Oblak ve Moya ) transfer edildi. Jesus Gamez ve Raul Jimenez transferleri ile süper yetenek Saul'un Rayo Vallecano'daki harika kiralık sezonunun ardından dönüşü de pastaya krema oldu. Atleti bu sene daha da korkunç.

Mandzukic demişken ;


















Bayern Münih : Şöyle özetleyelim; kemik gibi stoper Benatia, golcünün tanımı Lewandowski, karizması yetecek olan Xabi Alonso, sol tarafın her yerinde oynayan genç Juan Bernat, böyle yedek kaleci mi olur dedirten Pepe Reina, orta saha dinamosu Sebastian Rode'yi aldılar ve KAR EDEREK transfer dönemini kapattılar. Evet, Mandukic neyse de Kroos gitti ama Schweini-Lahm-Alaba-Xabi-Götze şu an sadece SAĞLIKLI orta saha rotasyonu olarak elde var. Ayrıca gelecek yaz ligi himayeleri altına almalarına sadece bir Rolls Reus uzaktalar. Bu yüzden Bayern kainatın en iyi yönetilen kulübü.

Benatia demişken ;





















Roma : Yeni transferleri takıma pek uyum sağlamış gibi gözükmese de Roma, ( biraz Manolas ve Astori'ye bağlı olsa da ) Benatia sonrası sendromunu atlatmış gözüküyor. Geçtiğimiz sezon Juve'yi zorlayabilen tek takım olan Roma; fenomen kanat oyuncusu Juan Iturbe, Vidal'in biraz daha manyak versiyonu Radja Nainggolan ve Marmaris'in Zidane'ı Salih Uçan transferleriyle bu sene zorlamakla kalmayıp şampiyon bile olabilir. Teknik direktör Rudi Garcia rüştünü futbol düşünürü sportif direktör Walter Sabatini'ye hayli hayli ispatladı ve bu belirleyici sezonda Giallorossi'den beklentiler tüm takımdan yüksek.

Baya Kötü'giller:

( Gerekli Not: Bu kısımda  olan takımlar genellikle aldıkları oyuncuların kalitesine değil gereken takviyeler yerine yapılan saçma sapan transferler nedeniyle hunharca eleştirilecektir. )


















Manchester United: Buraya yazmak bana açıkcası oldukça acı veriyor. Çünkü Herrera, Shaw, Di Maria üçlüsünü çok severim; Daley Blind'i ise taparcasına beğenirim. Takımda önüne geçilemeyen sorun zaten Burnley maçında ortaya çıkmıştı.
"Blackett'tan Di Maria'ya." "Smalling, Herrera'ya oynuyor." "Fletcher'dan Falcao'ya uzun top."
Bu denli büyük bir takımda böyle dengesizlikler olamaz. Welbeck ve Chicharito'nun gidişiyle birlikte forvet hattında Rooney, Falcao, RVP lüksün varsa defansta da Hummel, Kompany, Boateng'in falan olmalı. Lakin ki, YOK. Hadi sol bek Shaw, sol stoper Rojo, sağ stoper Phil Jones da sağ bek Rafael mi olacak ? Orta sahada Blind, Herrera, Di Maria varken Juan Mata mı kulübeye gidecek ? Van Gaal'in kadro mühendisliğinde sınıfta kaldığı apaçık ortada.Kırmızı Şeytanlar, Sir Alex dışında kurtarılamaz bir takım haline bürünmekte.

Welbeck demişken ;





















Arsenal : Normalde iki Premier Lig takımı birden bulundurmak istemezdim ama insaf yahu. Cavani'yle, Benzema'yla, Morata'yla, Higuain'le geçen onca ayın ardından Welbeck'in son gün takıma katılması uzaktan izlemesi çok güzel bişey. Üstüne üstlük takımın orta sahada mücadele yükü tamamen Arteta / Flamini'ye yıkılmışken oraya FM diliyle Ball Winning Midfielder almamak çok yanlış. Bundan bir sene önce çok da beğenmediğim Mesut Özil transferinin yine aynı şekilde takım " Ön liberooo, stopeeer, santrfooor." diye bağırırken yapılmasına anlam verememiştim. Alexis'i de aynı şekilde karşıladım. Aaron Ramsey yine bu sene mucizeler yaratmazsa Arsenal alıştığı ve hak ettiği şerefli 4.'lüğü kucaklayacaktır.

Morata demişken ;




















Juventus : Juventus konusundaki beni en çok ürküten his takımdaki inanılmaz rehavet ve doygunluk hissi. Üç sene üst üste şampiyon oldular ve hala Avrupa'da rezaletler. Sanki lig şampiyonluğu yeterli geliyormuş gibi bir hava var. Bu nedenle de takımı geliştirmek veya Avrupa'daki kötü gidişe dur demek için çaba göstermiyorlar galiba. En büyük gösterge de teknik direktör tercihleri. Conte bile öyle Capellolar'ın, Lippiler'in, Trapattoniler'in çalıştırdığı bu takıma hafif ancak şampiyonluk için yeterli gelirken Allegri, medium giyen insanın indirimde beden kalmadığı için XL gömlek alması gibi oldu açıkçası. Yanlış anlamayın; Morata potansiyelli bir forvet ama hali hazırda bonservisinin yarısına sahip oldukları Ciro Immobile'yi ellerinde tutmak çok daha mantıklı olabilirdi. Evra, Pereyra, Romula da fark yaratmayan ancak yarar sağlayacak oyuncular. PSG'den bedavaya gelen ve Pogba etkisi yaratması beklenen hücumcu Kingsley Coman ise o seviyeye biraz zor çıkar çünkü Pogba zaten Vidal'le birlikte Juve'yi elit seviyede tutan oyuncu konumunda bile. Ayrıca Avrupa'nın en büyük 4 liginden birini üç senedir domine eden bir takımın en azından Şampiyonlar Ligi grubundan çıkması gerekir değil mi ama?

Bekleyip Görelim'giller:

Neyi bekliyoruz ?

Real Madrid : Hames'in Di Maria'yı yollamaya değip değmeyeceği ve sağ beksizliğin sonuçlarını.

Liverpool : Suarez'in ilahi performansını Balotelli, Sturridge, Sterling, Coutinho, Lallana, Markovic'in toptan verip veremeyeceği ve savunmanın ( kötü olduğunu biliyoruz da ) ne kadar kötü olduğu.

Borussia Dortmund : Lewandowski gibi boşluğun nasıl dolacağı, Kagawa'nın dönüşü'nün Miki ve Aubameyang'a etkileri, orta saha transferi yapmamanın yaratacağı sonuçlar.

Ustalara Saygı Kuşağı:

Yazının bu kısmı 2014/2015 transfer döneminde büyük takımlar tarafından ısrarla istenip takımlarını bırakmayan şerefli futbolculara adanmıştır.










































































Son olarak da Ivan Rakitic:

Çünkü Ivan Rakitic için hiçbir sebebe ihtiyacımız yok.

















"Sretno, Ivan ! "

22 Ağustos 2014 Cuma

BUNDESLIGA BITTE !

Bu akşam Bayern Münih - Wolfsburg maçıyla Bundesliga'ya merhaba diyoruz. Geçtiğimiz sezon oynanan futbol bakımından bana en çok keyif veren lig olmuştu Bundesliga. Bunun verdiği heyecanla bazı başlıklar üzerinde biraz beyin fırtınası yapmak istedim.

Şampiyon: Bayern Münih. Çok zor olmadı değil mi ? Kusursuz, versatil ve inanılmaz derinlikli bir kadroya, çok iyi bir yönetim-teknik direktör işbirliğine, harika ve dolu bir stada sahipler. Dünya Kupası'nı kazanan kadrodan Neuer, Lahm, Schweinsteiger, Boateng, Götze, Müller hala takımdayken sadece Kroos'u Real Madrid'e kaptırdılar. Takımda bazı sakatlıklar söz konusu olsa da yine Nisan-Mayıs civarlarında şampiyonluğu ilan etmeleri muhtemel.

Avrupa Yolcuları: Borussia Dortmund'un şerefli ikinciliği garanti gibi. Reus ve Hummels'i bağzı büyük takımlara (yukarıya bakınız) şimdilik kaptırmadılar. Lewandowski'yi elbette arayacaklardır ama Aubameyang, Immobile, Ramos rotasyonu da hiç fena değil. 3. ve 4. sıralar için ise Bayer Leverkusen, Schalke, Wolfsburg gibi takımlar ön plana çıkıyor. Leverkusen tüm çekirdeğini korudu ve Hakan Çalhanoğlu, Papadopoulos ve Drmic transferleri çok başarılı. Öte yandan Schalke ve Wolfsburg'un iyi takviyeler yaptığını söylemek güç. Sırasıyla Gazprom ve Volkswagen gibi iki dev şirketin gücünü arkasına alan takımlar bu açıdan büyük hayal kırıklığı yarattı.

Öte yandan inanılmaz transfer dönemi geçiren iki takım Şampiyonlar Ligi kotası için sürpriz yapabilir: Borussia Mönchengladbach ve Hoffenheim. M'Gladbach ter Stegen'i Barça'ya kaptırsa da yerini Yann Sommer'le doldurdu; ve üstüne Fabian Johnson, Ibrahima Traore, Thorgan Hazard ve Andre Hahn gibi kalite dolu isimleri kadrosuna kattı. Lucien Favre'ın öğrencileri oynadıkları asimetrik 4-4-2 ile başarılı olma potansiyeline sahipler. Hoffenheim ise geçen sezonun yıldız isimleri Firmino ve Volland'ı elinden kaçırmayarak çok önemli başarı elde etti. Üstüne kaleye Baumann, savunmaya Bicakcic, orta sahaya iki İsviçreli Schwegler ve Zuber, ileriye de Szalai transferleriyle gerçekten güçlü ve korkutucu hale geldiler. Geçtiğimiz sezon ligin hem en çok gol atan hem de en çok gol yiyen 3. takımı olan Hoffe maçları yine bol gole ev sahipliği yapacak gibi duruyor.

Bunların dışında Avrupa Ligi'ne gitme hedefleri olan Stuttgart ve Hamburg da üst sıralardaki eğlenceli mücadeleye katılmak için ellerinden geleni yapacaklardır.

Gol Kralı:


Asist Kralı:



















İzlenesi Oyuncular: 

Andre Hahn (M'Gladbach): 24 yaşındaki oyuncu geçtiğimiz sezon Augsburg'un peri masalı sezonunda 12 gol - 9 asist'le harika bir performans sergiledi ve M'Gladbach kendisini devre arasında SADECE 2.25 M € karşılığında transfer etti. İki ayağını da çok etkili kullanan sağ kanat oyuncusu bu sezon da o istatistikleri yakalama hatta geçme potansiyeline sahip.

Alexandru Maxim (Stuttgart): Rumen maestro Bundesliga'daki ilk sezonunda da oldukça başarılıydı ancak bu seneye tam anlamıyla damgasını vurabilir. Çok seri, bitirici, oyun görüşü yüksek ve duran toplarda usta olan Maxim'i özellikle asist krallığı sıralamasında üst sıralarda görebiliriz.

Johannes Geis (Mainz): Öncelikle;


Bu golün 120+2'de ve takımı 5-4 yenilirken geldiğini de ekleyelim. Almanya Milli Takımı'nda jenersyon geçisi başlamışken yeni kadronun önemli parçalarından olması beklenen 21 yaşında ön libero müthiş pas becerisi, bitmek bilmeyen enerjisi ve sürpriz golleriyle box-to-box rolünü layığıyla yerine getiriyor. Üstün bir sezon sonrası elit takımlara transferi kaçınılmaz.

Lucas Piazon (E. Frankfurt): U-17 turnuvaları döneminde herkesi peşinden koşturup Chelsea'ye imza atması belki de hayatında verdiği en kötü karardı. Ana kulübünde adamakıllı oynamasa da kiralık gittiği takımlarda süper performanslar sergiledi. Geçtiğimiz sezonun özellikle başlangıcında liderliğe bile oturan Vitesse'de 11 gol - 8 asist'le yıldızlaştı ve şimdi bir seviye daha üste kiralandı. Buranın da hakkından gelirse artık kalıcı transferi resmiyet kazanır.

Ceyhun Gülselam (Hannover): :)

Robin Knoche (Wolfsburg): 22 yaşındaki yeni Mertesacker geçen sene 32 maçta oynadı ve 3 de gol kaydetti. Gelişimi sürekli devam ediyor. Ayakları düzgün, fiziğine göre oldukça çevik, hava toplarında savunmada sağlam hücumda ise büyük bir silah. Sakatlık olmazsa başarılı bir sezon daha bekliyorum Knoche'den.

Çoluk Çocuk:

Leon Goretzka, Max Meyer, Kaan Ayhan ve Donis Avdijaj (Schalke) : Meyer geçen sezonun nerdeyse tamamında oynadı ve inanılmaz özgüven kazandı. Draxler gittiğinde yerini doldurması bekleniyordu ama birlikte gitme ihtimalleri bile doğdu. Goretzka ise sakatlıklarla boğuştu ve hala boğuşuyor ancak kurtulduğunda Almanya'nın en iyi orta saha oyuncusu olma ihtimali hiç az değil. Hız, teknik, güç, kondisyon, yaratıcılık açısından eksiksiz. Kaan ise geçen sezonun sonlarına doğru forma şansı bulmaya başladı. Gücü ve hızı yerinde, hamleleri başarılı. Milli takım konusunda Almanya'ya yakın. Bu grubun yeni ismi Donis. Yaz kampının başında A takıma çıkarıldı. 96 doğumlu Arnavut asıllı Alman "wunderkind"  ikinci forvet veya santrfor oynayabiliyor. Hazırlık maçlarında çok etkiliydi. Sezon başlayınca bir gözüm onda olacak.

Pierre-Emille Höjbjerg, Gianluca Gaudino, Julian Green (Bayern Münih): Kimi kandırıyoruz ki ? Forma şansı bulma ihtimalleri çok düşük. Ama orta saha olan Höjbjerg ve Gaudino ile kanat forvet Green'in potansiyelleri çok yüksek. Takımda kalıp dünya yıldızlarıyla forma mücadelesi vermek mi yoksa Bundesliga'da geri satın alma opsiyonuyla gitmek mi ( Emre Can modeli ) daha doğru ? Bunu zaman gösterecek. Ama yine de bu isimleri unutmayalım.

Levin Öztunalı (Leverkusen): Merkez orta saha, ön libero, sağ bek, forvet arkası. Levin'in A takım düzeyinde oynayıp başarılı olduğu mevkiler. Alt yapılarda stoper ve sağ kanadın da hakkından gelmişliği var. Tavanı çok yüksek, umarım bu sene takımında bolca şans bulup Emre Can gibi Avrupa'ya transferini yapar ve Türkiye'ye sadece yaz tatillerinde uğrar.

Jonathan Tah (Hamburg): Liverpool ve iki Manchester kulübünün 18'lik Fildişi asıllı Alman stopere yaptığı teklifler reddedildi. 1.92'lik boy ve bu fizik için korkunç hızı birleşince ortaya tek kişilik defans hattı çıkıyor. Geçtiğimiz sezon olduğu gibi bu sene de banko oynayıp transfer olması muhtemel.

Timo Werner (Stuttgart): Timo'yu açıkçası çekinerek yazıyorum. Çünkü geçen sene herkese kendisini başarılı bir şekilde tanıttı. Nuri Şahin ve Julian Draxler'in ardından Bundesliga tarihinin en genç üçüncü gol atan oyuncusu, Bundesliga tarihinin bir maçta iki gol atan en genç oyuncusu ünvanları da ona ait. Thomas Müller'e olan benzerliği dikkati çekse de Werner genellikle sol kanat ve santrfor oynuyor. Bu sezon ondan beklentiler büyük.

Julian Brandt (Leverkusen): 96 doğumlu süper yetenek geçtiğimiz sezon sadece 12 maç forma giyse de 2 gol - 3 asist ile profesyonel kariyerine sağlam bir start verdi. Bir ara Arsenal'le flört ettiği konuşulsa da bu sezon Vestfalya ekibi için çok önemli bir rolü olacak.

"Underdog" sevenler ve Hipsterlar için tutmalık takım önerisi:

Heitinga, Haraguchi, Stocker, Hegeler gibi transferler + Sürpriz takım heyecanı +  Dev statta 50 bin kişi

Sonuç olarak;


Bundesliga şampiyonluk yarışında tek süper gücün kalması açısından çoğu kişiye çekici gelmemesi çok yazık. Çünkü oynanan açık futbol, stadların hemen hemen hepsinin tıka basa dolu olması, yayın kalitesi ve giderek artan genç, yetenekli oyuncu sayısı açısından biz futbolseverlere çok güzel geçecek 34 hafta vaad ediyor. Hepimize iyi seyirler.

16 Ağustos 2014 Cumartesi

NİHAYET

Premier Lig yaklaşık 2 saat sonra geri dönüyor. Yine hem ilk 6, hem de son 3 yarışının çekişmeli geçeceği sürece hazırız. Peki yeni transferler ve hazırlık maçları ışığında 2014/2015 sezonu tahminlerim neler ?

Devler Ligi ekibi:

1. Manchester City: Geçen sezonun şampiyonu kadrosundan kimseyi kaybetmeden Hart'a iyi bir rakip olacak Caballero, zaten ziyadesiyle zengin olan orta sahaya Fernando, savunmaya çok kaliteli isimler Sagna ve Mangala, son olarak da orta sahaya tecrübeli Lampard ve genç Zuculini takviyelerini yaptı. Harika bir teknik direktöre ve taraftara sahipler. Hiç bir zayıflıkları gözükmüyor. Şampiyonluğun en güçlü adayı yine onlar.

2. Chelsea: Mourinho bu transfer döneminde istediği herkesi aldı. Fabregas, Filipe Luis ve efsane Didier Drogba hep nokta atışlar. Ancak Diego Costa bende çok büyük bir soru işareti. Hazırlık maçlarında inanılmaz oynamış olsa da performansının geçen sezona mahsus olduğu hissi bende hep sabit. Forvet eksiğiyle ikincilik doğru tahmin gibi.

3. Manchester United: Herrera ve Shaw'ın yanında gelmesi muhtemel bir dizi isme rağmen en spektaküler transferleri Louis Van Gaal. Öyle bir teknik direktör ki Dünya Kupası'nın yıldızlarından biri haline geldi. Hollanda'ya oynattığı 3-5-2/5-3-2 varyasyonunu Kırmızı Şeytanlar'a uyarlarken hazırlık maçlarında dünya devlerini yendiler. Sezonun yıldızı olmasını beklediğim Rooney ile birlikte Devler Ligi'ne bir senelik hasret biter.

4. Liverpool: EVET, ARSENAL DEĞİL. Her ne kadar Suarez'i bozdurup 7 yeni oyuncu alınmış olunursa olsun Rodgers'ın oturttuğu sistem işlemeye devam edecektir. Sterling, Markovic, Emre Can, Manquillo ve bu sezon jenerikleri domine etmesini beklediğim Coutinho ile çok genç bir çekirdek yakalandı. Özellikle bir de flaş hücumcu transferi gelirse Şampiyonlar Ligi'ne yeniden gidilmesi işten bile değil.

"Sütten" Devler Ligi ekibi:

5. Arsenal: Community Shield kimseyi aldatmasın. Arsene Wenger takımları ligin ikinci yarısında düşüşe geçer. Yine de çok iyi bir orta saha rotasyonuna sahipler ve ileride Sanchez, Walcott ve Ox gibi korkutucu bir atletizme sahipler. Yine de orta sahanın yumuşaklığı ve savunma hattının yetersizliği yine Wenger'e o sorunlu fermuardan bile daha çok baş ağrıtacağa benziyor. Son onda Avrupa Ligi'ne katılım bekliyorum.

6. Everton: Lukaku ve Barry kalıcı olarak döndüler. Genç, yetenekli ve kiralık Deulofeu geri dönerken genç,yetenekli ve kiralık Christian Atsu takıma katıldı. Ayrıca çok beğendiğim ön libero Muhammed Besic eklentisi orta sahayı daha da güçlendirdi. Hem de geçen sezon inanılmaz oynayan Barkley, Coleman ve McCarthy'yi kaybetmediler. Avrupa'ya gideceklerini düşünüyorum.

Son anda kaçıranlar ekibi:

7. Tottenham: Hayal kırıklığı dolu bir seneden tek arta kalan şey Eriksen'di. Pocchettino kesinlikle iyi bir hoca. Ancak istediği eklentileri yapamadı. Bu sezonu geçiş dönemi kabul edip teknik direktörde ısrar ederlerse başarı mutlaka gelecektir. Bentaleb, Eriksen, Kane ve Lamela gibi gençlerin bu sezon birlikte oynamaları da çok büyük önem arz ediyor.

8. Southampton: Jay Rodriguez sakatlıktan dönüp antreman sahasına geldiğinde geçen sezon sansasyon yarattığı tüm arkadaşlarının büyük takımlara gitmiş olduğunu gördü. Teknik direktör de dahil. Neyse ki Koeman gelir gelmez iyi hamlelerle başladı. Tadiç en az Lallana kadar başarılı olacaktır. Pelle ise skorer olarak Lambert'tan kesinlikle daha iyi. Taider, Gardos ve Forster transferleri de oldukça başarılı. Jay ve Schneiderlin'i takımda tutabilirlerse ilk altıyı zorlayabilirler.

Seneye bir daha deneyin ekibi:

18. Leicester City
19. West Brom
20. Burnley

13 Ağustos 2014 Çarşamba

SEBA

Ben yetişemedim. Yetişen Beşiktaşlılar belki de bu kulübün başarıyla özdeşleştiği en önemli dönemi yakaladılar. Hepsi Süleyman Seba sayesindeydi. Metin-Ali-Feyyaz da O'nun. 85-95 arası 5 şampiyonluk da O'nun. İnönü Stadı da Akaretler de O'nun. Hepsi O'nun. Gurur duyduğumuz ve duyacağımız her şeyde Seba imzası olacak. Hep beyefendi, hep saygın, hep Beşiktaş'lı. Ruhu şad olsun.